JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Years

2022

2021

2020

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Review Article

Nonpharmacological Treatment Approach to Pain

Turkish Title : Ağrıya Farmakolojik Olmayan Tedavi Yaklaşımı

Selin Özcan,Gökben Hızlı Sayar,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(2), p:65-68

DOI : 10.5455/JNBS.1459855497

Chronic pain has various forms such as inflammatory pain, visceral pain, headache, disk-related pain, neuropathic pain, cancer pain. Although the biological basis of chronic pain is related to vulnerability, it continues with behavioral and psychological components. In the context of multimodal interventions, interventions other than systemic pharmacologic treatments for chronic pain are also present. Besides interventional approaches; there are several noninvasive options including cognitive behavioral therapy, biofeedback, relaxation therapy, physical therapy, thermal applications, spinal cord stimulation and transcutaneous electrical stimulation. The neuroscientific approach to pain can only be achieved by combining physical and mental components of the pain with neuroscience

Kronik ağrının, enflamatuar ağrı, visseral ağrı, baş ağrısı, disk ilişkili ağrı, nöropatik ağrı, kanser ağrısı gibi çeşitli biçimleri bulunmaktadır. Her ne kadar kronik ağrının biyolojik temeli yatkınlık ile ilişkili olsa da, davranışsal ve psikolojik bileşenleri de bulunmaktadır. Ağrıya çok yönlü müdahaleler kapsamında, sistemik farmakolojik tedaviler dışında müdahale seçenekleri de mevcuttur. Kronik ağrı tedavisinde girişimsel yaklaşımların yanı sıra; bilişsel davranışçı terapi, biofeedback, gevşeme terapisi, fizik tedavi, termal uygulamalar, transkütanöz elektrik stimülasyonu ve spinal kord stimülasyonu dahil olmak üzere birçok invaziv olmayan seçenekler bulunmaktadır. Ağrıya sinirbilimsel yaklaşım, sadece ağrının fiziksel ve ruhsal bileşenlerini nöröbilim çerçevesinde ele alarak elde edilebilir.


Review Article

A Speculation on the Mechanisms of ECT, TMS, tDCS and Similar Techniques

Turkish Title : EKT, TMU, tDCS ve Benzer Tekniklerin Altında Yatan Mekanizmalar Üzerine Bir Spekülasyon

Levon Antikacioglu,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(2), p:69-75

DOI : 10.5455/JNBS.1465994805

In this paper, we tried to explain, what can eventually be the underlying mechanisms of ECT, TMS, tDCS and similar techniques. And tried to explain how, by making some slight changes in the use of the EMW (electromagnetically induced wave) devices, and by integrating them with psychotherapies and pharmacotherapies, we can either better understand their real effectiveness and, design better therapeutic strategies, and increase their positive results. So far, it seems that because of the implemented insufficient designs, either in evaluating the results or, in planning their applications, their positive effects, do not seem to be fully discovered yet

Bu çalışmada, EKT, TMU, tDCS ve benzer tekniklerin altında yatan muhtemel mekanizmalarının, ne olabileceklerinin açıklanmasına çalışılmıştır. Ve elektromanyetik dalgaların kullanımına paralel olarak, önerdiğimiz bazı ayrıntıların ilavesi ve bunların, psikoterapi, psikofarmakoterapi ve öğrenme prensipleri ile harmanlanmasıyla, nasıl daha iyi sonuçların elde edilebileceği, ve terapi stratejilerinin yapılandırılabileceği, tartışılmıştır. Çünkü görüldüğü kadarıyla EMD (Elektromanyetik Dalga) kullanımı ile yapılan; onların uygulanmasını ve/veya etkinlik derecelerini araştıran çalışmaların verimlilik oranları aslında, bazı metodolojik yetersizliklerden kaynaklı olarak, ihtimal ki gözden kaçmış olup, henüz tam anlamıyla keşfedilememişlerdir.


Review Article

Future of psychiatry: Mobile health and social sensing

Turkish Title : Psikiyatrinin geleceği: Mobil sağlık ve sosyal algılama

Gökben Hızlı Sayar,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(2), p:76-80

DOI : 10.5455/JNBS.1462263417

Mobile technologies are transforming our lives. Utilizing the mobile technologies in health care has developed into a new interdisciplinary field called mobile health (mHealth). Data about an individual's moods, cognitions, physical and social activities can be collected and can be used to track mental health of individuals, or make other predictions about their lifestyle such as eating habits and obesity. The smartphone accelerometers and GPS localization systems give information on the overall level of activity. The microphone is used for activity recognition, based on the sound sensed. The social interaction can be tracked by the log of calls, the number of people contacted. Voice analysis is a way of tracking the mood by analyzing the patient's speech during voice calls. The mental health professional must recognize the increasing availability of mobile phones however patient’s motivation to use the applications must also be taken into account. Mobile sensors can assist users to monitor their emotions and behaviors. Mobile technology has the potential to transform mental health care.

Mobil teknolojiler hayatımızı değiştirmektedir. Sağlık alanında mobil teknolojilerin kullanımı “mobil sağlık” (mHealth) adlı yeni bir disiplinler arası bir alan haline gelmiştir. Bireyin ruh halleri, kognisyonları, fiziksel ve sosyal faaliyetleri hakkında veri toplanabilir ve veriler bireylerin ruh sağlığını izlemek, ya da beslenme alışkanlıkları ve obezite gibi kendi yaşam tarzı ile yakından ilişkili durumları tahmin ve takip etmek için kullanılabilir. Akıllı telefonlarda yerleşik bulunan akselerometre ve GPS gibi sistemler kişinin genel fiziksel aktivite genel düzeyi hakkında bilgi verebilir. Mikrofon sistemi, algılanan sesi analiz ederek kişinin sosyal etkileşimini ve sosyal temas düzeyini takip edebilir.. Ses analizi sesli aramalar sırasında kişinin konuşmasını analiz ederek duygulanımı izlemenin bir yolu olarak kullanılabilir. Her ne kadar cep telefonları toplumda yaygın olarak kullanılıyor olsa da bu mobil uygulamaları kullanmak için hastanın motivasyonu da dikkate alınmalıdır. Mobil sensörler duygularını ve davranışlarını izlemek için kullanıcılara yardımcı olabilir. Mobil teknoloji ruh sağlığı hizmetlerini geliştirme
potansiyeline sahiptir.


Mini - Review

Somatic Diseases in Psychiatry: A Philosophical Overview

Turkish Title : Psikiyatride Somatik Bozukluklar: Felsefi Bir Bakış

Alper Evrensel,Mehmet Emin Ceylan
JNBS, 2016, 3(2), p:81-83

DOI : 10.5455/JNBS.1458544977

Psychiatric disorders are often reflected in physical symptoms. However, nearly all physical illnesses are accompanied by mental symptoms. Also, it is generally argued that mental function disorders and stress underlie the etiology of physical illnesses. Although modern science has defined in details all the functions of the body including the brain, some areas are not fully understood yet. Philosophical answers may shed light into those dark areas while trying to understand the entity and human.

Psikiyatrik bozukluklar sıklıkla bedensel belirtilerle yansır. Bununla beraber neredeyse bütün bedensel hastalıklara ruhsal belirtiler eşlik eder. Bedensel hastalıkların etiyolojisinde ruhsal işlev bozukluklarının ve stresin yattığını savunanlar da çoğunluktadır. Modern bilim, beyin dâhil tüm beden işlevlerini ayrıntılarıyla anlamış olsa da henüz aydınlanmamış alanlar bulunmaktadır. Felsefî yanıtlar, varlığı ve insanı anlamaya çalışırken bu karanlık alanlara ışık tutabilir.


Case Report

Sertraline Induced Tremor

Turkish Title : Sertraline Bağlı Tremor

N.A. Uvais,V.S. Sreeraj
JNBS, 2016, 3(2), p:84-85

DOI : 10.5455/JNBS.1461084368

Specific serotonin reuptake inhibitors have been associated with extrapyramidal dysfunction manifesting as parkinsonism, dystonia, tremor, and akathisia. Here, we describe a old female patient with a diagnosis of moderate depressive episode who developed tremor with sertraline in the absence of concurrent prescription of medications, which have potential action on the dopaminergic system and whose symptoms resolved after the drug was discontinued.

Belirli serotonin gerialım inhibitörüleri; parkinsonizm, distoni, tremor ve akatizi olarak ortaya çıkan ekstrapiramidal bozukluklarla ilişkilidir. Bu çalışmada, ilaçların eş zamanlı preskripsiyonunun eksikliğinde sertraline bağlı tremor geliştiren, dopaminerjik sistem üzerinde işlem potansiyeli olan ve ilaç kesildikten sonra semptomları ortadan kalkmış orta şiddetli depresyon teşhisi olan yaşlı bir kadın hasta değerlendirilmiştir.

 


Case Report

Functional MRI in feigned visual loss

Turkish Title : Yapay görme kaybında işlevsel MR görüntüleme

Aileen A. Antonio-Santos,Eric R. Eggenberger,David C. Zhu
JNBS, 2016, 3(2), p:86-88

DOI : 10.5455/JNBS.1462260849

This single-subject study studied the ability of functional magnetic resonance imaging (fMRI) to discern normal visual condition compared to feigned visual loss and induced-refractive blur condition. Under the normal binocular vision condition, activation of the parieto-occipital area reflected normal patterns of blood oxygenation level-dependent (BOLD) signals in the visual pathway. During the feigned/functional visual loss and refractive-induced blur condition, there was hypoactivation in the parieto-occipital visual pathway. This study showed that the subject could strongly influence the fMRI results, thus, further investigation and protocol refinement are needed to maximize the ability of fMRI to reliably serve as a clinical diagnostic tool in individual functional patients.

Tek denekli bu çalışma, normal görme durumuyla yanıltıcı görme kaybı ve yapay-refraktif bulanıklık durumunu ayırt etmek için fonksiyonel magnetik resonans görünteleme(fMRI) kullanmıştır. Normal binoküler görüş durumunda, parietooksipital alanının aktivasyonu görme yolunda kan oksijenizasyonu bağımlılık düzeyi(BOLD) sinyallerinin normal örneklerini yansıtmıştır. Yanıltıcı/ fonksiyonel görme kaybı ve yapay-refraktif bulanıklık durumu esnasında parietooksipital görme yolunda hipoaktivasyon vardı. Bu çalışma göstermiştir ki; denek, fMRI sonuçlarını ciddi derecede etkileyebilir. Bu nedenle, bireysel fonksiyonel hastalarda güvenilir bir şekilde kliniksel bir teşhis aracı olarak hizmet etmesi için fMRI kullanımının yükseltilmesi amacıyla daha fazla araştırma ve protokol gelişimine ihtiyaç duyulmuştur.


Letter to Editor

Can We Consider SLC2A1 Polymorphisms as a Genomic Diagnostic Marker for Cognitive Problems?

Turkish Title : Bilişsel Problemlerde Slc2a1 Polimorfizmlerini Genetik Belirteç Olarak Dikkate Alabilir Miyiz?

Kadir Sinan Arslan,Korkut Ulucan
JNBS, 2016, 3(2), p:89-90

DOI : 10.5455/JNBS.1464611646


Editorial

Clinicians’ hesitation in using clozapine

Turkish Title : Klinisyenlerin klozapin kullanımındaki tereddütleri

Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2016, 3(1), p:1-2

DOI : 10.5455/JNBS.1457524476


Original Article

Effect of Aerobic and Anaerobic Exercise toward Serotonin in Rat Brain Tissue

Turkish Title : Sıçan Beyin Dokusundaki Serotonine Yönelik Oksijenli Ve Oksijensiz Çalışma Etkisi

Rostika Flora,Theodorus Theodorus,Muhammad Zulkarnain,Rahmad Aswin Juliansyah,Syokumawena Syokumawena
JNBS, 2016, 3(1), p:3-6

DOI : 10.5455/JNBS.1442221850

Physical exercise plays a substantial role in maintaining our heath. In the molecular level, physical exercise induces the release of neurotransmitter, such as serotonin. Lack of serotonin could lead to stress or depression condition. We assumed that physical exercise could increase serotonin level in the brain. Therefore, this study aimed to investigate the effect of anaerobic and aerobic exercise toward serotonin level in male Wistar rat brain tissue. Twenty-eight male Wistar rats were divided into seven groups consist of control; 1x, 3x, 7x of aerobic exercise; and 1x, 3x, 7x of anaerobic exercise which conducted in a week. A rat treadmill was used at speed 35 m/min during 20 min for anaerobic exercise, and it was used at speed 20 m/min during 30 min for aerobic exercise. Serotonin level was measured using ST/5-HT (Serotonin/5-Hydroxytryptamine) ELISA Kit. Significant differences between treatments were tested by ANOVA (α = 5%). In contrast, both of anaerobic and aerobic exercise had lower serotonin level than the control. 

Fiziksel egzersiz sağlığımızı korumamızda hayati bir rol oynar. Moleküler seviyede fiziksel egzersiz serotonin gibi sinir ileticilerinin salgılanmasına neden olur. Serotonin eksikliği stres ya da depresyon durumuna sebep olabilir. Fiziksel egzersizin beyindeki serotonin seviyesini artırdığını varsaydık. Bu nedenle, bu çalışmada erkek Wistar sıçanları beyin dokusundaki serotonine yönelik oksijenli ve oksijensiz çalışma etkisini araştırmayı amaçladık. 28 adet erkek Wistar sıçanı, bir haftada gerçekleştirilen 1x, 3x, 7x’li oksijenli ve oksijensiz çalışma grupları olmak üzere 7 adet kontrol grubuna ayrılmıştır. Sıçan çarkı, oksijensiz çalışma için 20 dakika boyunca 35 m/min hızda kullanılırken oksijenli çalışma için 30 dakika boyunca 20 m/min hızda kullanılmıştır. Serotonin seviyesi ST/5-HT (Serotonin/5- Hidroksitriptamin) ELISA Kit kullanılarak ölçülmüştür. Tedaviler arasında önemli farklılıklar ANOVA (α = 5%) ile test edilmiştir. Varsayımımızın aksine, hem oksijenli ve hem oksijensiz çalışma gruplarının kontrol grubundan daha düşük bir serotonin seviyesine sahip olduğu ortaya çıktı.


Original Article

Effect of Dichlorvos on Histoarchitecture of The Cerebral Blood Vessels in Adult Wistar Rats

Turkish Title : Yetişkin Wıstar Sıçanlarında Serebral Kan Damarlarının Histomimarisi Üzerindeki Diklorvos Etkisi

Idris Tela Abdu,Lawan Hassan Adamu,Musa Habibu Modibbo,Abdullahi Asuku Yusuf
JNBS, 2016, 3(1), p:7-12

DOI : 10.5455/JNBS.1444218339

Cerebral blood vessels are vital in supplying brain in both human and animals. Any anomaly by rupture or interruption of blood flow may lead to fatal consequences. Dichlorvos is a volatile organophosphate that forms the active ingredient of locally formulated insecticide and pesticide known as Otapiapia or Madarar piapia. It is an anti-acetylcholinestrase that binds irreversibly to acetylcholinesterase and leads to its inhibition. The study aims to determine the effects of dichlorvos on the histology of the cerebral vessels in adult wistar rats. Twenty five apparently healthy adult wistar rats were randomly selected and divided into five groups. The first two groups were used as control while the last three groups were exposed to graded doses of dichlorvos in ethanol solution and experimented for twenty eight days. Twenty four hours after the last exposure the animals were sacrificed and the brain tissues were collected for routine histological technique. The relative brain weights of all the animals were determined and one – way ANOVA was conducted to compare the mean of the control with the treated groups. There was no statistically significant difference [F = 0.88, p = 0.49] in the mean brain weights of the controls and the treated groups. The H&E stain of the treated groups showed variable degrees of perivascular oedema, pyknosis and apoptosis. Prolong use of dichlorvos could cause cerebral vascular changes in the histoarchitecture such as perivascular oedema and apoptosis, may not affect the brain weight.

Serebral kan damarları insanların ve hayvanların beyinleri için çok önemlidir. Kan akışının kesilmesi ya da durması nedeniyle oluşan herhangi bir anomali ölümcül sonuçlara sebep olabilir. Diklorvis, Otapiapia ya da Madarar piapia olarak bilinen bölgesel olarak formüle edilmiş sinek ve böcek ilaçlarının aktif maddeleriyle oluşan uçucu bir organofosfattır. Diklorvis, geri dönülemez bir şekilde asetilkolinesteraza bağlanan ve inhibisyonuna sebep olan bir anti- asetilkolinesterazdır. Bu çalışma yetişkin wistar sıçanlarının serebral damar histolojisindeki diklorvos etkilerini saptamayı amaçlar. Sağlıklı görünen 25 adet wistar sıçanı rastgele seçilmiş ve beş gruba ayrılmıştır. İlk iki grup kontrol grubu olarak kullanılırken son üç grup etanol çözeltisinde aşırı dozda diklorvosa maruz bırakılmış ve 28 gün boyunca deney uygulanmıştır. Son dozdan 24 saat sonra hayvanlar öldürülmüş
ve beyin dokuları rutin histolojik teknikler için alınmıştır. Bütün hayvanların nisbi beyin ağırlıkları saptanmış ve tedavi edilen gruplarla kontrol grubunun ortalamasını kıyaslamak için ANOVA uygulanmıştır. Kontrol gruplarıyla tedavi edilen grupların ortalama beyin ağırlıklarında istatiksel olarak önemli bir fark [F = 0.88, p = 0.49] saptanmamıştır. Tedavi edilen grupların H&E kimyasal maddeleri(kalıntıları) perivasküler ödem, piknoz ve apoptozun farklı derecelerini göstermiştir. Diklorvosun aşırı kullanımı perivasküler ödem ve apoptoz gibi histomimaride serebral vasküler değişikliklere sebep olabilir fakat beyin ağırlığını etkilemeyebilir.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.