Years
2022
2021
2020
2019
2018
2017
2016
2015
2014
Categories
Authors
- A. ÇENGEL Yunus (1)
- Abdullah Şen (1)
- Abdullahi Asuku Yusuf (1)
- Abdullahi Yahaya Abbas (1)
- Abdurrahman Akgün (1)
- Abiodun Mohammed Abdullahi (1)
- Achille Pasqualotto (1)
- Adeniyi A. Tijani (1)
- Ahbab Afra (1)
- Ahmad Fahad (1)
- Ahmet Corak (1)
- Aktan Aner Emel (1)
- Alexander A. Nefodov (1)
- Ali Kustepe (1)
- Ali Bayram (1)
- Alpar Gul (1)
- Anis Javaria (1)
- Arasıl Ayşe Berna Sarı (1)
- Arda Karagöl (1)
- Aslan Beste Tacal (1)
- Asli Aslan (1)
- Asli Enez Darcın (1)
- Aslı Aslan (1)
- Aslı E Darçın (1)
- Atalay Zeynep (1)
- Ava Şirin Tav (3)
- Aydın Ahmet (1)
- Ayhan Fatma (1)
- Ayla Arslan (1)
- Aylin Tutgun Ünal (1)
- Ayse Kaya Goktepe (1)
- Aysun Kalenderoglu (1)
- Aytaç Hasan Mervan (1)
- Balkanoglu Cuneyt (1)
- Baltacıoğlu Begüm Su (1)
- Baltacıoğlu Begümsu (1)
- Baris Metin (3)
- Bars Onen Unsalver (1)
- Barış Metin (1)
- Batu Kaan Aksulu (1)
- Başak Funda Eken (1)
- Beenish Sami (1)
- Belkis Atasever Arslan (2)
- Berkay Akbas (1)
- Berkol Tonguc Demir (2)
- Berkol Tonguç Demir (1)
- Bernhard Bogerts (1)
- Bernis Kaya (1)
- Beste Tacal Aslan (1)
- Budak Ersin (1)
- Bulama Ibrahim (1)
- Bulent Devrim Akcay (1)
- Bulut Hüseyin (3)
- Burak Okumus (1)
- Busayo Akinola Oluwole (1)
- Büşra Barış (1)
- Caglar Uyulan (1)
- Canan Sercan (4)
- Canan Sercan Dogan (1)
- Canan Sercan Doğan (1)
- Canbolat Fadime (1)
- Cebi Merve (1)
- Cemal Onur Noyan (1)
- Cemil Can Saylan (1)
- Ceren Sezen (1)
- Cumhur Tas (3)
- Cuneyt Ardic (1)
- Cınar Tayfun (1)
- Demir Gumus Zeynep (2)
- Demirtaş Fatma (1)
- Deniz Karayün (1)
- Destan Ebru (1)
- Dilbaz N esrin (1)
- Dilem Dinc (2)
- Diler Özyurt (1)
- Dogan Canan Sercan (1)
- Donmezler Suleyman (2)
- Doğan Canan Sercan (2)
- Doğan İdil Arasan (1)
- Doğan Şahin (1)
- Duygu Akcay (1)
- Ebru Kirli (1)
- Ebru Kırlı (1)
- Ece Demirhan (1)
- Eda Yilmazer (2)
- Eken Başak Funda (1)
- Ekmekçi Rıdvan (2)
- Elena A. Nefodova (1)
- Elliot C. Brown (2)
- Elmas Beyazyuz (1)
- Emel Serdaroğlu Kaşıkçı (1)
- Emin Serin (1)
- Emine Akalin (1)
- Erensoy Habib (4)
- Ergüzel Türker Tekin (1)
- Erinc Dilek Meltem Tasdemir (1)
- Esra Kaya-Bozkurt (1)
- Evrensel Alper (2)
- Eylem Özten (1)
- Ezgi Yıldız (1)
- Eğilmez Oğuzhan Bekir (1)
- F.G.Hızlı Sayar (1)
- Farhan Muhammad (1)
- Fatih Binici (1)
- Fatih Emre Tutarlı (1)
- Fatih Ozen (2)
- Fatima Taufeeq (1)
- Fatma Keskin Krzan (1)
- Fatma Nur Dolu (1)
- Fatrmanur Dolu (1)
- Fırat Uyumaz (1)
- Gokben Hizli Sayar (2)
- Gokcer Eskikurt (1)
- Gokten Emel Sari (1)
- Gregor Laube (1)
- Guler Kahraman (1)
- Guliz Ozgen (2)
- Gullu Turan (1)
- Gulru Elver Gursoy (1)
- Guzin Zerenozturk (1)
- Gyula Telegdy (1)
- Gökben Hizli-Sayar (1)
- Gökben Hızlı Sayar (1)
- Gökhan Tuna (1)
- Gözde Luş Melek (1)
- Gözler Tayfun (1)
- Gülçin N. Yıldız (1)
- Günay Gül Yağmur (1)
- H. Ahmet Temizdemir (1)
- H. Büşra Bahat (1)
- H. Ozan Tekin (1)
- H.Ozan Tekin (1)
- Habib Erensoy (2)
- Habib Erensoy (5)
- Halime Eda Yalçın (1)
- Halit Necmi Ucar (1)
- Hamza Kulaksiz (2)
- Hanife Yılmaz (1)
- Hanife Yılmaz Çengel (2)
- Hans-Gert Bernstein (1)
- Hasan Mervan Aytac (5)
- Hasan önal (1)
- Hatice Yildiz Burkovik (1)
- Hazal Gur (1)
- Henrik Dobrowolny (1)
- Hina Mir (1)
- Hulusi Kafaligonul (1)
- Huseyin Ozan Tekin (1)
- Huseyin Unubol (2)
- Huseyin Yumrukcal (2)
- Hüseyin Güleç (1)
- Hüseyin Ozan Tekin (2)
- Hüseyin Ünübol (7)
- Idris Tela Abdu (1)
- Igor F. Belenichev (1)
- Iliya Ibrahim Abdullahi (1)
- Ilker Ozyildirim (2)
- Ipek Yuksel (2)
- Irem Can Esenkaya (1)
- Ishola Ajibola Abdulrahamon (1)
- Ismail Yasir Kirtil (1)
- Jemilat A. Ibrahim (1)
- Joan Carreras (1)
- Johann Steiner (1)
- Juliane Fiebig (1)
- Kaan Yilancioglu (1)
- Kaan Yılancıoğlu (1)
- Kaman Tugba (1)
- Karagöz Esra (1)
- Karamustafalıoğlu Oğuz (1)
- Karapınar Gözdem (1)
- Karna Sureshwar Lal (1)
- Kassim Ibrahim (1)
- Kazan Ozlem Kızılkurt (1)
- Kaşıkçı Emel Serdaroğlu (1)
- Keskin Remziye (1)
- Khan Ruba (1)
- Konuk Muhsin (1)
- Korkut Ulucan (8)
- Kristin Jäger (1)
- Kuldip S. Sidhu (1)
- Kübra Ekşi (1)
- Lawan Hassan Adamu (1)
- Lawan Suleiman Bilbis (1)
- Levon Antikacioglu (1)
- Leyla Arslan (1)
- Loganathan Sundareswaran (1)
- Loprinzi Paul D. (1)
- Mahmut Taş (1)
- Makbule Çiğdem Aydemir (1)
- Martin Wick (1)
- Mehmet Bertan Yılmaz (1)
- Mehmet Hamdi Orum (2)
- Mehmet Vatansever (1)
- Melek Gözde Luş (1)
- Meltem Sunar (1)
- Meral Aydın (1)
- Meriem Haloui (1)
- Mert Besenek (1)
- Meryem Kevser Zelka (1)
- Mesut Karahan (1)
- Meterelliyoz Kumru Şenyaşar (1)
- Metin Baris (1)
- Metin Barıs (1)
- Metin Barış (1)
- Michael J. Proulx (1)
- Miklós Jaszberenyi (1)
- Mohammad Shamim Ansari (1)
- Mojtaba Barzegar (1)
- Muge Aslankara (1)
- Muhammad Akram Riaz (1)
- Muhammad Sami Bilal (2)
- Muhammad Zulkarnain (1)
- Muhsin Konuk (5)
- Murat Eren Özen (1)
- Musa Habibu Modibbo (1)
- Musa Sunday Abraham (1)
- Mustafa Celik (1)
- Naila Batool (1)
- Nasiru Suleiman (1)
- Nesrin Dilbaz (2)
- Nevzat Tarhan (10)
- Nina V. Bukhtiyarova (1)
- Noyan C. Onur (1)
- Nuran Akyurt (1)
- Nzalak James Oliver (1)
- Obadeji Adetunji (1)
- Oguzhan Bekir Egilmez (1)
- Oguzhan San Huseyin (1)
- Oluwole Lateef Olutoyin (1)
- Omer Ates (1)
- Onat Yılmaz (2)
- Onur C Noyan (1)
- Oğuz Tan (1)
- Pallerla Srikanth (1)
- Parthasarathy Nirmala Berigai (1)
- Pinar Gokceimam (1)
- Pinar Vural (1)
- Piwuna Christopher Goson (1)
- Polat Tolga (3)
- Rafi Hira (1)
- Rafiq Hamna (1)
- Rahmad Aswin Juliansyah (1)
- Rahmi Saylik (1)
- Ramazan Pehlivan (1)
- Rangasayee Raghunathrao (1)
- Rathinasamy Sheeladevi (1)
- Rostika Flora (1)
- Rukiye Karaköse (1)
- Saadet Aybeniz Yıldırım (1)
- Saadet Merih Cengel (1)
- Salih Kivilcim (1)
- Samuel E. Okhale (1)
- Sayar Gökben Hızlı (5)
- Sayar Hızlı Gokben (1)
- Sehadet Ekmen (1)
- Sema Arıtürk (1)
- Sercan Canan (1)
- Serdar Nurmedov (2)
- Sergii N. Dronov (1)
- Sergii V. Levich (1)
- Serkan Islam (3)
- Sevim Yalcin (1)
- Sevimli Deniz (1)
- Seylan Şahin (1)
- Sezgin Kapici (3)
- Sezgin Kapıcı (3)
- Shah Jyoti (1)
- Simge Seren Kirlooglu (1)
- Sinem Zeynep Metin (1)
- Sirin Sumeyye (1)
- Sukru Uguz (1)
- Sultan Tarlacı (1)
- Susann Wolf (1)
- Syokumawena Syokumawena (1)
- Sütçübaşı Bernis (1)
- Tahincioglu Dilara (1)
- Tan Oğuz (1)
- Tarhan Kasif Nevzat (1)
- Tarhan Nevzat (3)
- Tarman Güliz Zeynep (1)
- Taş Cumhur (1)
- Taşkıran Ali (1)
- Tela dris Abdu (1)
- Theodorus Theodorus (1)
- Tillman Brianna (1)
- Timucin Ahmet Can (1)
- Tolga Polat (3)
- Tonguc Demir Berkol (3)
- Tonguç Demir Berkol (2)
- Tonguç Demir Berkol (2)
- Tufan Ali Evren (1)
- Tunalı Seçil (1)
- Turan Fatma (1)
- Turker Tekin Erguzel (2)
- Türker Tekin Ergüzel (1)
- Uckun Burcu (1)
- Ugbabe G. Eyineyi (1)
- Ulucan Korkut (4)
- Uluğ Berna (1)
- Uslu Umay (1)
- Vahap Ozan Kotan (1)
- Verma Himanshu (1)
- Yasin Hasan Balcioglu (1)
- Yenal Karakoç (1)
- Yiğit Selin (1)
- Yusuf Ezel Yıldırım (2)
- Yusuf Ezel Yıldırım (1)
- Yılmaz Özlem Özge (2)
- Zengibar Özarslan (1)
- Zengibar Özarslan (1)
- Zengin Eroğlu Meliha (1)
- Zeynep Alpugan (1)
- Zeynep Avşaroğlu (1)
- Zeynep Gümüş (4)
- Zsolt Bagosi (1)
- Çakmak Buse (1)
- Çağlar Uyulan (1)
- Çebi Merve (2)
- Çevre Burak (1)
- Çevreli Burcu (1)
- Çisem Şilar (1)
- Çiğdem Kudiaki (2)
- Öcal Ayşe (1)
- Ömer Damar (1)
- Ömer Kaynar (1)
- Öner Avınca (1)
- Örüm Mehmet Hamdi (1)
- Öz Pınar (1)
- Özdoğan Büşra (3)
- Özge Yılmaz Özlem (1)
- Özlem Çapan Özveren (1)
- Özlem Özge Yilmaz (1)
- Öznur Yılmaz (1)
- Özten Eylem (1)
- Ünsalver Barış Önen (1)
- Ünübol Hüseyin (3)
- Üstün Besti (1)
- İlker Özyıldırım (1)
- İpek Yüksel Gözler (1)
- Şahin Korkut Furkan (1)
- Şeyma Günaydın (1)
- Şılar Çisem (2)
ARTICLES
Original Article
Turkish Title : Elementel yapılarına göre radyolojik enerji değerlerinde insan beyninin farklı bölgelerinin radyasyon zayıflatma özellikleri: Monte carlo simülasyonu
Huseyin Ozan Tekin,Turker Tekin Erguzel,Mesut Karahan,Muhsin Konuk,Nevzat Tarhan
JNBS, 2018, 5(1), p:8-12
This study aimed to investigate the radiation attenuation properties of seven brain regions namely Frontal, Occipital, Parietal, Temporal cortexes, Hippocampus, Thalamus and Cerebellum in terms of their elemental compositions. Monte Carlo N-Particle Transport Code System-extended (MCNPX) version 2.6.0 (Los Alamos National Lab, USA) general purpose Monte Carlo code has been employed in order to calculate the mass attenuation coefficients of those aforementioned brain regions. A satisfactory agreement has been obtained on the mass attenuation coefficients (µ/ρ) calculated by MCNPX and XCOM for those brain regions under investigation. The results underlined that Cerebellum has the highest mass attenuation coefficients in terms of the radiological energy values. This can be explained by the elemental mass fraction value of Chlorine (Cl) in Cerebellum. It could be deduced that the intensity of diagnostic radiation can be more attenuated in Cerebellum than rest of the brain regions during the brain CT or brain PET examinations. The data from the present paper would be useful for the use of standard simulation geometry and mass attenuation coefficients for medical physics as well as the applications of radiation physics.
Bu çalışma, yedi beyin bölgesi olan Frontal, Occipital, Parietal, Temporal korteksler ve Hipokampus, Thalamus, Cerebellum’da ki radyasyon zayıflama özelliklerinin bölgelerin elementel kompozisyonları açısından araştırılmasını amaçlamıştır. Genel amaçlı Monte Carlo kodu Monte Carlo N-Particle Transport Code System-extended (MCNPX) 2.6.0 sürümü (Los Alamos Ulusal Lab, ABD) , yukarıda bahsedilen beyin bölgelerinin kütle zayıflama katsayılarını hesaplamak için kullanılmıştır. MCNPX ve XCOM tarafından elde edilen ve bahsedilen beyin bölgeleri için hesaplanan kütle zayıflama katsayıları (µ/ρ) üzerinde iyi bir uyum elde edilmiştir. Sonuçlar, Cerebellum’un radyolojik enerji değerlerinde en yüksek kütle zayıflatma katsayılarına sahip olduğunun göstermiştir. Bu durum, Cerebellum’daki Klorun (Cl) elementel kütle fraksiyonu değeri ile açıklanabilir. Tanısal radyasyonun yoğunluğunun beyin BT veya beyin PET taramaları sırasında beyin bölgelerinin geri kalanından daha fazla Cerebellum’da azalacağu düşünülebilir. Bu makaleden elde edilen verilerden standart simülasyon geometrisi ve kütle zayıflama katsayıları medikal fizik ve radyasyon fiziği uygulamalarında yararlı olacaktır.
Original Article
The effect of mobile phone usage on sleep quality in adolescents
Turkish Title : Adölesanlarda cep telefonu kullanımının uyku kalitesi üzerine etkisi
Duygu Akcay,Bulent Devrim Akcay
JNBS, 2018, 5(1), p:13-17
To evaluate the effect of mobile phone usage on adolescents’ sleep quality. This descriptive study took place from January 13- 15, 2016 with 9th, 10th, and 11th grade students enrolled at Konya High School (n=380, 51.6% female, age 16.05±0.87). A questionnaire was used for data collection and the Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI) was used to measure the sleep quality of the students. Students received their first mobile phones at an average age of 12.29±1.41). They used their phones 3.03±2.18 hours per day on average, mostly for text messaging (89.5%). Average sleeping time was 7.34±1.22 hours when the next day was not a school day, and 9.11±1.79 hours when the next day was a school day. Sleep quality of the students decreased as the duration of mobile phone usage increased (p<0.01). Using the PSQI scale, it was determined that 20.5% of the students with good sleep quality and 79.5% of the students with poor sleep quality delayed their bedtime in favor of continued usage of their phone (p<0.05). Mobile phones should be removed from the bedrooms of adolescents. Parents should control their children’s mobile phone usage and contents.
Adölesanlarda cep telefonu kullanımının uyku kalitesi üzerine etkisini değerlendirilmek amaçlanmıştır. Bu tanımlayıcı araştırma, Konya Lisesinde kayıtlı 9., 10. ve 11. sınıf öğrencileri (n=380, %51.6’sı Bayan, yaş aralığı 16.05±0.87) üzerinde, 13-15 Ocak 2016 tarihleri arasında yapılmıştır. Öğrencilerin uyku kalitelerini ölçmek amacıyla Pitsburg Uyku Kalitesi Ölçeği (PUKİ) kullanılmıştır. Öğrenciler ilk cep telefonları ortalama 12.29±1.41 yaşında almıştır. Adölesanların cep telefonunu günlük ortalama 3.03±2.18 saat kullandıkları ve en çok mesajlaşmak (%89.5) için kullandığı belirlenmiştir. Ortalama uyuma saati ertesi gün okul yoksa 7.34±1.22 saat, ertesi gün okul varsa 9.11±1.79 saat olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin cep telefonu kullanma süresi arttıkça uyku kalitesinin düştüğü belirlenmiştir (p<0.01). PUKİ ölçeğine göre uyku kalitesi iyi olan öğrencilerin %20.5’inin, kötü olanların ise %79.5’inin cep telefonu ile meşgul olduğu zaman yatma zamanını ertelediği belirlenmiştir (p<0.05). Cep telefonları adölesanların yatak odalarından çıkarılmalıdır. Aileler çocuklarının cep telefonu kullanımını, içeriğini kontrol etmelidirler.
Original Article
Assessment of nutritional status and affecting factors of individuals with hemiplegia
Turkish Title : Hemiplejisi olan bireylerin beslenme durumu ve etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi
Guzin Zerenozturk,Cuneyt Ardic,Mehmet Vatansever
JNBS, 2018, 5(1), p:18-21
Hemiplegia is a neurological deficit affecting one half of the body. For this reason, it affects daily life activities mainly nutrition and causes addiction to other individuals. The aim of our study is to evaluate the nutritional status of individuals with hemiplegia and the factors that affect them. Work ethic committee approval Recep Tayyip Erdogan University was taken from the Ethics Committee of NonInterventional Studies. It was held between 1 May 2017 and 31 October 2017. In randomly selected patients based on volunteerism from the hemiplegic patients lying in Trabzon Maça Ömer Burhanoğlu Physical Therapy and Rehabilitation Center. The NRS 2002 evaluation form and the questionnaire form consisting of socio-demographic features and other information created by us were made by the face-to-face method. The data were analyzed using chi-square and Student’s t-tests; p <0.05 was considered significant. A total of 97 patients were included in the study. Of these, 42 (43.3%) were women; 55 (56.7%) were male. The mean age was 47.16 ± 19.46 (min8, max 93). 63 (62.9%) had at least 1 chronic disease. Preliminary evaluation of the NRS 2002 was performed and 33 (34%) of the subjects were evaluated with main evaluation. 13 (39.4%) were determined to be at a risk of nutritional. Nutritional disorder is an important health problem in patients with hemiplegia as in all stroke patients. Although there was no significant relationship between nutritional status and factors questioned in our study. However, as nutrition is a multi-factorial situation, larger studies are needed in this regard.
Hemipleji bir nörolojik defisit olup vücudun bir yarısını etkilemektedir. Bu nedenle de başta beslenme olmak üzere günlük yaşamsal aktivitelerini etkilemekte ve diğer bireylere bağımlılığa neden olmaktadır. Çalışmadaki amacımız hemiplejisi olan bireylerin beslenme durumları ve bunu etkileyen faktörleri değerlendirmektir. Çalışmanın etik kurul onayı Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulundan alınmış olup1 Mayıs 2017 ile 31 Ekim 2017 ayları arasında yapılmıştır. Trabzon Maçka Ömer Burhanoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezinde yatmakta olan hemiplejik hastalardan gönüllük esasına dayanarak rastgele seçilmiş hastalarda NRS 2002 değerlendirme formu ve tarafımızdan oluşturulmuş sosyodemografik özellikler ve diğer bilgileri içeren anket formunun yüz yüze uygulanması yöntemi ile yapılmıştır. Veriler ki-kare ve Student\’s t-testleri kullanılarak analiz edildi; p <0.05 anlamlı kabul edildi. Toplam 97 hasta çalışmaya alınmıştır. Bunların 42(%43,3) kadın; 55(%56,7) erkek idi. Yaş ortalaması 47,16±19,46 (min8; max 93) idi. 63(%62,9) unun en az 1 kronik hastalığı mevcuttu. Hastalara NRS 2002’un ön değerlendirmesi uygulanmış olup bu değerlendirme sonucunda 33(%34) kişide Esas değerlendirmeye geçilmiştir. Esas değerlendirmede ise 13(%39,4) kişide beslenme riski olduğu belirlenmiştir. Beslenme bozukluğu tüm inme hastalarında olduğu gibi hemiplejisi olan hastalar içinde önemli bir sağlık sorunudur. Her ne kadar çalışmamızda sorgulanan faktörlerle beslenme bozukluğu arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Ancak beslenme multi-faktöriyel bir durum olduğu için bu konuda daha geniş çapta çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Original Article
Turkish Title : Üstün zekalı ve yetenekli ergenlerin benlik saygıları, depresyon düzeyleri ve fonksiyonel olmayan tutumlarının değerlendirilmesi
Huseyin Unubol,Ece Demirhan
JNBS, 2018, 5(1), p:22-28
In this study, it was aimed to evaluate the self esteem, depression levels and nonfunctional attitudes of gifted and talented adolescents. For this purpose, a total of N = 94 participants, n = 45 girls and n = 49 males, who are in a high school 9th grade (N = 52) and 12th grade (N = 42) The Rosenberg Self-Respect Scale was applied. As a result of the research, it is concluded that the attitudes of the 9th grade students are not related to the self-esteem and depression characteristics, while the students who study at the 12th grade are related. According to these results, it is observed that as the ages of the gifted children increase, a significant relationship is developed especially in the opposite direction with respect to independence, perfectionist and variable attitudes, and depressive characteristics. It has been argued that the characteristics of the young people, both individualizing and not wanting to make mistakes, are an important factor in self-esteem and their effects on their emotions.
Bu araştırmada, üstün zekalı ve yetenekli ergenlerin benlik saygıları, depresyon düzeyleri ve fonksiyonel olmayan tutumlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Üstün yetenekli çocukların okuduğu bir lisede 9. (N=52) ve 12. (N=42) sınıflarda okuyan n=45 kız ve n=49 erkek olmak üzere toplam N=94 katılımcıya Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği uygulanmıştır. Araştırma sonucunda 9. sınıf öğrencilerin Tutumlarının benlik saygısı ve depresyon özellikleriyle ilişkili bulunmazken, 12. Sınıfta okuyan öğrencilerin ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara göre üstün yetenekli çocukların yaşları arttıkça özellikle bağımsızlık, mükemmeliyetçi ve değişken tutumlarının benlik saygısı ve depresif özelliklerle ters yönde anlamlı bir ilişkinin geliştiği gözlemlenmektedir. Gençlerin hem bireyleşme, hem de hata yapmak istememe özelliklerinin benlik saygısında önemli bir etken olduğu ve duygularına olan etkileri tartışılmıştır.
Original Article
The relationship between childbirth fear and social support: Review and pilot research
Turkish Title : Doğum korkusu ve sosyal destek düzeyi arasındaki ilişki: bir gözden geçirme ve pilot çalışma
Ceren Sezen,Bars Onen Unsalver
JNBS, 2018, 5(1), p:29-36
The fear of birth can be seen in most of the women because of several reasons. There are different reasons of childbirth fear such as biological, sociological, psychological or secondary. Also, 5 percent of women have childbirth fear. And there are physiological and psychological consequences of unresolved fear of birth. Women who lack emotional support isolate themselves from the decisions they should make during pregnancy. They face problems about postpartum sexuality, depression, and maternal attachment. The reason of c-section is childbirth fear. 74.5 percent of women in Turkey need to social support. In this study, Google Scholar and PubMed were used for literature review. Just articles between 1997 and 2017 were included in the study. Pilot research was performed in a government hospital. 30 pregnants in research answered the question of WIJMA Scale (A Version). Likert-type questions in the personal information form that determines the level of percieved social support were used. During the study, it is seen that there is a negative correlation between the fear of birth and support by spouses, relatives and doctors. There are several scales about social support and childbirth fear in Turkey. After the literature review, it is realized that the effects of the support to the pregnant women and should be studied more. The mediation of birth psychotherapist between spouses, relatives and doctors, and the effects of this mediation should be studied more. There should be a new specific scale for pregnant women in order to measure their percieved support during pregnancy.
Doğum korkusu farklı nedenlerle çoğu gebede görülmekte olup, bu duygunun miktarı ve tanımı her kadın için farklıdır. Doğum
korkusunun biyolojik, psikolojik, sosyal ve ikinci olmak üzere nedenleri vardır. Ayrıca; kadınların ortalama %5’i doğumdan
korkmaktadır. Çözümlenmemiş doğum korkusunun fizyolojik ve psikolojik sonuçları mevcuttur. Duygusal destek hissetmeyen kadın,
gebelik süresince alması gereken kararlardan kendini soyutlamakta, doğum sonrası cinsellik, maternal bağlanma, depresyon
gibi konularda istenmeyen durumlar yaşamaktadır. Artan sezaryan oranlarının nedenlerinden biri de doğum korkusudur. Türkiye’
de kadınların %74.5’i sosyal desteğe ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle, doğum korkusu sosyal destek ile azaltılabilir. Kadınlar;
eş, aile ve sağlık personeli olmak üzere temel üç başlıkta desteklenmek istemektedir. Sosyal destek hem anne ve bebeğin iyi
oluşuna hem de doğumun daha konforlu geçmesine katkı sağlamaktadır Bu çalışmada literatür taraması için Google Scholar ve
PubMed sistemleri kullanılmış olup 1997-2017 yıllarındaki yalnızca makaleler konu edilmiştir. Pilot araştırma kısmı, Zeynep Kamil
Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ nde yapılmıştır. Çalışma süresince doğum korkusunun algılanan destek
düzeyi ile negatif yönde korele olduğu ve ülkemizde hem sosyal desteğin hem de doğum korkusunun tespitinde kullanılabilecek
geçerliği ve güvenirliği yapılmış ölçeklerin varlığı tespit edilmiştir. Literatür incelenirken gebelere sağlanan desteğin etkileri
konusunda araştırmaların artırılması, doğum psikoterapistinin gebe, eş, yakınlar, doktor arasındaki arabuluculuk özelliğinin daha
çok araştırılması ve gebelerin gebelik sürecinde algıladıkları destek konusunda özel bir ölçek geliştirilmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
Original Article
Determination of the anxiety- related SCC6A4 gene promoter S and L alleles in Turkish Soccer Players
Turkish Title : Sağlikli türk genç futbolcularda anksiyete ile ilişkili SCC6A4 geni promoter “s” ve “l” allellerini saptanmasi
Omer Ates,Ahmet Corak,Hamza Kulaksiz,Canan Sercan,Sezgin Kapici,Ipek Yuksel,Korkut Ulucan
JNBS, 2017, 4(3), p:95-98
Serotonin metabolizmasının en önemli üyelerinden biri, seratonini sinaptik boşluktan presinaptik nörona geri alan serotonin taşıyıcı proteindir (5HTT). Bu protein SLC6A4 geni tarafından kodlanır ve bu genin promotor bölgesinde ki fonksiyonel delesyon/ insersiyon mutasyonu, genin transkripsiyon hızına etki eder. “S” alleli genin kısa formu olarak adlandırılır ve günümüze kadar yapılan çalışmalar ile kaygı ile ilişkisini gösterilmiştir. Bu çalışmamızda SLC6A4 geninin 44 genç, başarılı ve sağlıklı Türk erkek futbolculardaki kısa (S) ve uzun (L) allel dağılımının belirlenmesi amaçlanmıştır. Genotipleme çalışması DNA izolasyonu sonrasında konvansiyonel polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile tamamlanmıştır. Analiz sonuçlarına göre futbolcuların 10’u (%23) LL, 25’i (%57) LS ve 9’u (%20) SS genotipinde bulunmuştur. Allelik dağılımlarında ise L alleli 45 (%51), S alleli ise 43 (%49) olarak bulunmuştur. SLC6A4 allellerinin dağılımı nöropsikiyatrik bozukluklar gösteren bireylerde ve sağlıklı bireylerde farklılık gösterdiği bildirilmiştir. Bu çalışma LL genotip ve L allelinin Türk profesyonel futbolcularda SS genotip ve S alleline oranla daha sık olduğunu gösteren ilk araştırma niteliğindedir.
Original Article
Turkish Title : Iyileşme dönemindeki bipolar bozuklukta sürdürüm tedavisi trendleri, sağaltim sonuçlari ve klinik özellikler ile ilişkisi
Tonguc Demir Berkol,Yasin Hasan Balcioglu,Hasan Mervan Aytac,Simge Seren Kirlooglu,Serkan Islam,Ilker Ozyildirim
JNBS, 2017, 4(3), p:99-105
The evidence base data regarding long-term treatment of bipolar disorder (BD) is less than satisfactory. With the first-line rank of lithium and valproate; antipsychotics (AP) and anticonvulsants (AC) considered options for prolonged treatment in remitted bipolar patients. Literature demonstrates various treatment options in remitted patients with different clinical features. The aim of this study to present and assess clinical outcomes of maintenance treatment for BD with various clinical features. In total 186 bipolar patients in remission were enrolled in this study. All the patients were evaluated with SCID-I (Structured Clinical Interview for DSM-IV) ; and lifelong psychiatric comorbidities were determined. Sociodemographical and clinical features, and lifelong pharmacological treatment of the patients were assessed. Semi-structured interview schedules were filled. 71% lithium, 44% AC, 18% AP monotherapies and 23% lithium-AC, 15% lithium-AP, 25% AC-AP combination therapies were used as maintenance treatment. 61% and 62% of the patients were responders of lithium and AC monotherapies respectively. AC and AP combination had the highest response level. The predictors on the probability of treatment response for lithium were being married, non-psychotic, to show seasonal pattern and less severe episodes. Anticonvulsants were effective in males, divorces, suicide attempters, and the patients with predominance of mixed features in periods. Obsessive-compulsive disorder was the most common comorbid diagnosis in study group. Lithium monotherapy was tended to use in prevention, however treatment combinations which contain APs might be effective alternative to monotherapy. Individualized medication ought to be administered for each patient, with the consideration of clinical features and tolerability.
İki uçlu bozuklukta uzun dönem tedavisine ilişkin kanıtlar yeterince tatmin edici değildir. İyilik döneminde başta lityum ve valproat olmak üzere, antipsikotik ve antikonvülzan ajanlar sürdürüm tedavisi seçeneklerindendir. Bu tedavilerle olumlu sonuçlar literatürde gösterilse de, farklı klinik özellikler gösteren hastaların farklı ajanlara yanıtlarına dair çalışmalar yetersizdir. Bu çalışmada, söz konusu ajanların duygudurum ataklarından koruyuculuğunu belirlemek ve daha uygun ilaç seçimi sağlamak için; ilaçların kullanım sıklıklarının, elde edilen yanıt düzeylerinin ve bunların klinik özellikler ile ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Polikliniği’nde izlenmekte olan yüz seksen altı bipolar bozukluk tanılı hasta çalışmaya alınmıştır. Hastaların tümüne SCID-I (Structured Clinical Interview for DSM-IV); uygulanmış; İki uçlu bozukluğa eşlik eden ek psikiyatrik tanılar saptanmıştır. Her iki hasta grubunun sosyodemografik ve klinik özelliklerini ve yaşam boyu farmakolojik tedavilerini değerlendiren yarı yapılandırılmış görüşme çizelgesi doldurulmuştur. Bu çizelgeler klinik görüşme ile yeniden değerlendirilmiş ve gözden geçirilmiştir. Hastaların sürdürüm tedavisinde %71 lityum, %44 antikonvülzan, %18 antipsikotik monoterapileri ve %23 lityum-antikonvülzan, %15 lityum-antipsikotik, %25 antikonvülzan-antipsikotik kombine tedavilerinin hastalığın herhangi bir döneminde kullanıldığı belirlenmiştir. Lityum monoterapisi alan hastaların %61’inin, antikonvülzan monoterapisi alan hastaların %62’sinin tedaviye yanıt verdiği saptanmıştır. Antikonvülzan-antipsikotik kombine sürdürüm tedavisi alan hastalarda daha yüksek yanıt oranı bulunmuştur. Evli olmak, psikotik belirtilerin yokluğu, mevsimsellik ve atakların hafif seyretmesi lityum tedavisine yanıtın öngörücüleri olarak saptanmıştır. cevap vermiştir. Erkek, boşanmış, intihar girişimi olan ve duygudurum ataklarında karma özelliğin baskınlığı antikonvulzan ilaçlara iyi yanıtın belirleyicileri olarak saptanmıştır. İki uçlu bozukluğa eşlik eden en sık ek psikiyatrik bozukluk obsesif-kompulsif bozukluk olarak saptanmıştır. İki uçlu bozuklukta nüksetme riskini en aza indirmek için etkin ve uygun sürdürüm tedavisinin belirlenmesi esastır. Lityum monoterapisi, sürdürümde en sık tercih edilen seçenek olsa da, antipsikotiklerin yer aldığı kombine tedavilerin etkin alternatifler olabileceği görülmektedir. Klinik özelliklerin ve tolerabilitenin göz önünde bulundurularak kişiselleştirilmiş tedavi seçeneklerinin planlanması önem arz etmektedir.
Original Article
Theory of mind abilities to attention deficit and hyperactivity disorder
Turkish Title : Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda zihin kurami becerileri
Ismail Yasir Kirtil,Pinar Vural,Halit Necmi Ucar
JNBS, 2017, 4(3), p:106-111
The purpose of this study is to investigate the children and adolescents diagnosed with Attention Deficit and Hyperactivity Disorder (ADHD), whether they have disorder in theory of mind abilities compared with the healthy control group. For the study as patient group we took 40 children aged 10-16 diognased with ADHD according to DSM-V in Uludağ University Child and Adolescent Psychiatry Policlinic, as control group we took 40 children admitted to our policlinic but receiving any psychiatric diagnosis. While sociodemographic characteristics of the patients were being evaluated with a detailed form; neuropsychological tests were implemented to investigate the intelligence development and theory of mind skills. To evaluate psychopathologies Kiddie-Sads Affective Disorders and Schizophrenia Schedule for School Age Children Present and Lifetime Version (Turkish) version (K-SADSPL) were implemented. The Hinting test, Eye Reading Test, Sally-Anne Test, Smarties Test, Chocolate Test, and Ice Cream Truck Test were applied to evaluate the mind theorists skills of the participants. No significant difference was found between the groups in the first level the theory of mind tests (p = 0,152). In the second level of theory of mind theory, the group with ADHD was found to have failed significantly (p = 0.002). The group with ADHD was also more unsuccessful in the eyes test with advanced the theory of mind test (p = 0.006). It has been found that there is deficit of theory of mind in ADHD. It has been concluded that the existence of the deficit of the theory of mind is required to be re-examined with new methods when diagnosing and treating
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) teşhisi konulan çocuk ve ergenlerin sağlıklı kontrol grubuna göre zihin kuramı becerilerinde bozukluk olup olmadığını araştırmaktır. Çalışmaya, Hasta grubu olarak Uludağ Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi polikliniğinde DSM-V’e göre 40 DEHB tanısı alan 10-16 yaş grubu çocuk; kontrol grubu olarak ise polikliniğimize başvurmuş olup herhangi bir psikiyatrik tanı almayan 40 çocuk alınmıştır. Olguların sosyodemografik özellikleri ayrıntılı bir formla değerlendirilirken; zekâ gelişimi ve zihin kuramı becerilerini de araştırmak üzere nöropsikolojik testler uygulanmıştır. Psikopatolojileri değerlendirmek için Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam boyu Versiyonu Türkçe uyarlaması (ÇDŞG-ŞY) uygulanmıştır. Çalışmaya katılanların zihin kuramı becerilerini değerlendirmek için Gözlerden Zihin Okuma Testi ve yanlış inanç testlerinden Sally-Anne Testi, Bonibon Testi, Çikolata Testi, Dondurma Kamyonu Testi uygulanmıştır. Gruplar arasında birinci düzey zihin kuramı testlerinde anlamlı fark bulunmamıştır (p=0,152). İkinci düzey zihin kuramı testlerinde DEHB’li grubun anlamlı düzeyde başarısız olduğu bulunmuştur (p=0,002). İleri düzey zihin kuramı testi olan gözler testinde de DEHB’li olan grup daha başarısız olmuştur (p=0,006). DEHB’de zihin kuramı defisitinin var olduğu ve zihin kuramı defisitinin tanı koyma ve tedavi açısından mevcut yöntemlere ek olarak yeni yöntemlerle tekrar gözden geçirilmesinin gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.
Original Article
Turkish Title : Çalişan ve çalişmayan evli kadinlarin evlilik doyumu, özgüven, psikolojik iyilik hali bakimindan karşilaştirilmasi
Eda Yilmazer,Gokben Hizli Sayar
JNBS, 2017, 4(3), p:112-115
The aim of the present investigation is to compare self-esteem, marital satisfaction, marital life and psychological well-being among employed and unemployed married women. The sample of the present study consisted of 51 employed and 41 unemployed married women. Rosenberg self-esteem scale, psychological well-being scale, marital life scale, marriage satisfaction scale were administered to all participants. The data was analyzed using pearson correlation, spearman analyze, t-test, mann-whitney u test, ki-square test, one way and multi-way variance analysis in SPSS-23 program. The results are discussed and conclusion of the study is below. The main findings showed that there was a significant difference between employed and unemployed married women marriage satisfaction and marriage life quality and also self-esteem rates vary depending on the income of the family.
Araştırmanın amacı evli çalışan ve çalışmayan kadınların benlik saygıları, evlilik doyumları, evlilik yaşamları ve psikolojik iyi oluş düzeyleri arasındaki farkın belirlenmesidir. Yapılan araştırmanın örneklemini 51 çalışan ve 41 çalışmayan evli kadın oluşturmaktadır. Araştırma kapsamında katılımcılara Rosenberg benlik saygısı ölçeği, psikolojik iyi-oluş ölçeği, evlilik yaşam ölçeği ve evlilik doyum ölçeği uygulanmıştır. Veriler pearson korelasyon, spearman korealasyon analizi, t-test, mann whitney u testi, ki-kare testi, tek ve çift yönlü varyans analizi kullanılarak SPSS -23 programı kullanılarak çalışılmıştır. Sonuçlar aşağıda açıklanmıştır. Araştırmanın ana bulgusu göstermiştir ki; çalışan ve çalışmayan kadınların evlilik doyumları ve evlilik yaşamları arasında belirgin fark vardır. Çalışmaya katılan kadınların Benlik saygısı düzeyleri aile gelir düzeyine göre farklılık göstermiştir.
Original Article
Turkish Title : Sağlik çalişanlari-Yikici Pakistan depreminden 10 yil sonrasinda bakicilarin psikiyatrik profilleri
Muhammad Sami Bilal,Beenish Sami,Fatima Taufeeq
JNBS, 2017, 4(3), p:116-121
Disasters are known to change people’s lives, both victims and their carers. Rescue and relief workers are also significantly affected by the psychological consequences of disasters. To assess the psychological impact of 8th Oct 2005 earthquake of Pakistan on the health care providers who worked in the affected areas. A group of health care providers who worked in the disaster affected areas for 6 months, belonging to the Armed Forces were approached through the heads of their organizations after a lapse of this time period. Since there is a central computerized record of all the personnel who worked in the relief work, it was relatively easy to track down the participants who provided relief work in earthquake of Oct 2005. The participants were initially contacted on phone and then subsequently interviewed and asked to make responses to a battery of psychological instruments and questionnaires, designed to measure different psychosocial distresses and disorders at 10 years post-earthquake. The data collected was compared with an age and gender matched controls. The results showed General Health Questionnaire – 28 (GHQ-28) ‘Caseness’ in 79.3% of the cases, Impact of Events Scale (IES) measured psychological distress in 27.1% of the cases, Compassion Fatigue Questionnaire (CFQ) established emotional fatigue in 75% of cases and 68.3% of controls and poor Social Support was established in 15.2% of the exposed group. Moreover, the difference amongst the scores of Exposed Group and the Controls were statistically significant (p=0.04). The GHQ-28 positive cases showed high scores on IES (33.3% scored above the cut-off score) and CFQ (77.7% reported emotional fatigue) and poor scores on SSQ (17.8% reported unsatisfactory social support). Caregivers and relief workers are at risk of developing psychological distress and compassion fatigue in disaster situations. Inadequate logistics and more than 20 days of stay in the affected areas are associated with increased risk of traumatization that is palpable even after a period of 10 years. Adequate disaster management planning is necessary to facilitate performance of the relief workers and prevention of secondary traumatization
Felaketler hem insanların hem de onların bakıcılarının hayatlarını değiştirir. Kurtarma ve yardım görevlileri de felaketlerin psikolojik etkilerinden önemli ölçüde etkilenmektedirler. 8 Ekim 2005 tarihinde Pakistan’da gerçekleşen depremin, etkilenen bölgelerde çalışan sağlık çalışanları üzerindeki psikolojik etkisini değerlendirme amacı güdülmüştür. Felaketten etkilenen bölgede 6 ay boyunca çalışan Silahlı Kuvvetlerine ait olan bir grup sağlık görevlisi, görev süreleri geçtikten sonra örgütlerinin başkanları tarafından temasa geçildi. Yardım çalışmalarında çalışan tüm personellerin bilgisayara dayalı merkezi sistemde kayıtları olması nedeniyle, Ekim 2005 depreminde kurtarma çalışması yapan katılımcıların izini bulmak oldukça kolaydı. Katılımcılarla önce telefonla temasa geçildikten sonra röportaj yapılarak, deprem sonrası 10 yıl içinde oluşan farklı psikososyal sıkıntıları ve bozuklukları ölçmek için tasarlanmış bir dizi psikolojik araç ve ankete yanıt vermeleri istendi. Toplanan veriler yaş ve cinsiyete uygun verilerle karşılaştırıldı. Sonuçlara göre, Genel Sağlık Anketi’nde (GSA-28) grubun %79.3’ünde “Olgululuk”; Olayların Etkileri Ölçeği (IES) grubun %27.1’inde psikolojik stres tespit etmekle birlikte Merhamet Yorgunluğu Anketi’nde (CFQ) %75 duygusal yoksunluk sonucu ve maruz kalan grubun %15.2’sinde sosyal destek eksikliği sonucu çıkmıştır. Ayrıca, maruz kalmış grubun ve kontrollerin puanları arasındaki fark istatistiksel olarak belirgindi (p = 0.04). GSA-28 pozitif vakalar; IES’de yüksek puanlar (% 33.3 kopma sayısının üstünde) ve CFQ (% 77.7 duygusal yorgunluk bildirmiştir) ve SSQ’da kötü puanlar (% 17.8 yetersiz sosyal destek bildirmiştir) göstermiştir. Çalışanlar ve yardım görevlileri, afet durumlarında psikolojik sıkıntı ve merhamet yorgunluğu geliştirme riski altındadır. Yetersiz lojistik destek ve etkilenen bölgede 20 günden fazla kalış süresi, 10 yıllık bir dönemden sonra dahi görülebilen travma riski artışı ile ilişkilidir. Yardım görevlilerinin çalışmalarının kolaylaştırılması ve ikincil travmatizasyonun önlenmesi için yeterli afet yönetimi planlanması gereklidir.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.